10 Temmuz 2008

Gül Hırsızları Yazı Dizisi

yakında burada! veliamcanın son incelemesi Gül Hırsızları...

7 Temmuz 2008

Hristiyan Alemini Sarsacak Belge

Ürdün kıyılarında bulunduğu sanılan ve bilimsel inceleme altına alınan yaklaşık
bir metre boyundaki taş yazıt, Hıristiyanlığı sarsabilir.

Uzmanlar, yazı karakterlerinin Hz. İsa'nın doğumundan önceki yüzyıla işaret
ettiğini doğruladı. Kimyasal analizden de benzer bir sonuç çıktı.

Kırık taştan yapılan çeviri doğruysa, 2100 yıl öncesinin Yahudi toplumunda
da Hz. İsa'nın çizdiği Mesih portresine yakın bir kurtarıcının beklendiği,
yani Hıristiyan teolojisinin vaaz ettiğinin aksine "acı çeken Mesih"
kavramının Hz. İsa ile birlikte başlamadığı kanıtlanabilir.

New York Times, "Mesihle ilgili ifadeler gerçekten taşın üstünde yer
alıyorsa, Hz. İsa konusunda son dönemde hem kamuoyunda, hem de
akademisyenler arasında yeniden şekillenen görüşlere katkı yapılmış olacak.
Çünkü İsa'nın ölümü ve dirilişiyle ilgili hikayenin orijinal olmadığı, o
dönemin Yahudi geleneğinin bir parçası olduğu ortaya çıkacak" yorumunu
yaptı.

İbrani Üniversitesi profesörlerinden Yehezkel Kaufman da, "Üç gün sonra
diriliş motifi, akademik literatürün neredeyse tamamına aykırı bir biçimde,
Hz. İsa'dan önce geliştirilmiş bir kavram haline geliyor. Yani Hz. İsa ve
havarileri, daha önce var olan bir mesih öyküsündekileri hayatlarına
uyarlamakla kalmışlar" dedi.

HRİSTİYANLAR ŞOKE OLACAK
California Üniversitesi'nde Tevrat kültürü profesörü olan Daniel Boyarin,
"Bazı Hıristiyanlar bunu şoke edici bulacak, kendi ilahiyatlarının
benzersizliğine bir meydan okuma olarak görecekler" dedi.

Yaklaşık 10 yıl önce bulunan tablet, Ürdünlü bir antikacının eline geçti.
Tableti son olarak İsviçre'de yaşayan İsrail vatandaşı bir koleksiyoner
satın aldı. Birkaç yıl önce tableti inceleyen ve önemini keşfeden İsrailli
akademisyen Arda Yardeni, geçen yıl bu konuda bir makale yayımladı. Yardeni,
ilk tepkisinin, "Taşa yazılmış Kumran metinleri bulmuşsun" şeklinde olduğunu
söylüyor.

60 yıl önce yine Lut Gölü yakınında bir mağarada bulunan parşömen
tomarlarına yazılı Kumran Metinleri, bugün hala tartışılıyor. Hz. İsa
dönemindeki bir Yahudi mezhebi olan Essenilerin inançlarını Tevrat'a yakın
bir dille anlatan Kumran Metinleri ile ilgili bir konferans, dün Kudüs'teki
İsrail Müzesi'nde yapıldı. Kumran Metinleri ile yaşıt olduğu sanılan tablet
de, bilimadamları ve ilahiyatçılar tarafından masaya yatırıldı. Gelecek
birkaç ay içinde tablet hakkında birçok yeni bilimsel makale yayımlanacak ve
"Cebrail Vahyi" ile ilgili tartışma büyüyecek.

DİRİLİŞ MİTİ İSA'DAN ESKİ Mİ
Lut Gölü kıyısında bulunan taş bir tablet, dinler tarihini değiştirebilir.
Hz. İsa'nın doğumundan yüz yıl kadar önce yazıldığı sanılan tablette,
Cebrail'in ağzından, "öldükten üç gün sonra dirilecek bir mesih"ten
bahsediliyor. İbranice 87 satırın yer aldığı tablette kırıklar olduğu için
tercüme tartışmalı.

Hıristiyan ilahiyat çevrelerini karıştıran tablet ile ilgili ilk çeviriler
doğruysa, Hz. İsa'nın ölümü ve yeniden dirilişiyle ilgili öykünün orijinal
olmadığı, doğumundan önce de Yahudi çevrelerinde anlatıldığı kesinleşecek.
Böylece İncil'in yeniden yorumlanması gerekecek.

SON AKŞAM YEMEĞİNİN ANLAMI BAŞKA
Tablet, Son Akşam Yemeği'ne de yeni bir boyut getiriyor. İsrailli Prof.
İsrael Knohl şöyle açıklıyor: "İncil'de Hz. İsa ölümünden önce çekeceği
acılara dair birçok öngörüde bulunur. İlahiyatçılar bunların İncil'e
sonradan eklenmiş olabileceğini, çünkü Hz. İsa'nın zamanında 'acı çeken
Mesih' kavramının olmadığını söylüyorlardı. Oysa bu tablet bunun varlığını
kanıtlıyor. Hz. İsa'nın misyonu, Romalılar tarafından idama çarptırılarak,
kavminin gelecekte alacağı intikama zemin hazırlamaktı. Bu yüzden son akşam
yemeğinin anlamı da tamamen farklıydı. Orada kendi kanını feda etmesi
başkalarının günahları için değil, İsrail'in kurtuluşunu sağlamak içindi."

KIRIK TABLETTE NE YAZIYOR
İsrailli bilimadamlarının "Cebrail Vahyi" adını verdiği tabletteki 87 satır
kazınarak değil, mürekkeple yazılmış. Bu nedenle silinmiş yerler ve taşın
kırılmasından dolayı ancak tahmin edilerek okunabilen bölümler var. Metnin
çoğunda, Cebrail'in ağzından bir kıyamet günü tasviri yapılıyor.

Uzmanlar özellikle 80. satır üstünde duruyorlar. Bu satırın "Lışloşet
yevmin" (Üç gün içinde) ifadesiyle başladığı kesin ama sonrasını okumak güç.
Bunu başaran, Kudüs'teki İbrani Üniversitesi'nin Kitab-ı Mukaddes
araştırmaları bölümünden profesör İsrael Knohl oldu. Knohl'un yorumu, birçok
bilimadamı tarafından da kabul ediliyor. Buna göre, cümlenin devamında
"hayeh" (hayat) sözcüğü geçiyor. Cümle tamamlandığında, "Ben, Cebrail, sana
emrediyorum ki, üç gün içinde yeniden hayata döneceksin" ifadesi oluşuyor.
Bir sonraki cümlede, Cebrail'in hitap ettiği kişinin, "prensler prensi"
olduğu görülüyor. Bu ifade, Tevrat'ta da geçiyor. Bununla Yahudilerin lideri
olan ve üç gün içinde yeniden dirilecek biri kastediliyor. Knohl, bu
kişinin, Hz. İsa'nın doğduğu gün ölen "zalim" Yahudi kralı Herod'un
ordusunda bulunan Simon adlı bir komutan olduğunu savunuyor. Buna göre metni
de Simon taraftarlarından biri yazmış olabilir.

ADSL ve Telefon Hizmeti Ayrılacak

Nevşehir Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararında, yapılan teknik inceleme
sonucu, bilirkişini görüşü şöyle oldu: "Telefondan bağımsız olarak ADSL
hizmeti verilmesinin teknik olarak mümkün olduğunu, ADSL internet bağlantısı
için telefon hattı bağlantısı kurulmasının gerekli olmadığını belirttikleri
anlaşılmıştır."

Telefon ve internet hizmetinin birbirinden farklı sunulabileceğinin
bilirkişi tarafından tespitinin ardından karar, 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun'un 5'inci maddesine dayandırılarak verildi.

Türk Telekom'un, Nevşehir Tüketici Sorunları Hakem Heyeti'nin kararının
iptaline ilişkin açtığı davanın sonucu şu şekilde açıklandı; "… başka bir
mal veya hizmetin satın alınmasına bağlı kılamayacağının öngörüldüğü, bu
durumda sadece ADSL hizmetinden yararlanmak isteyen tüketicinin, bunun için
ayrıca sabit telefon aboneliğini gerektiren uygulamanın yasal dayanağının
bulunmadığı kanaati ve böylece kararın yerinde olduğu düşüncesiyle hakem
heyeti kararına itiraza ilişkin davanın reddine karar vermek gerekmiştir."

Belent Duran, gerekçeli kararın Türk Telekom'a iletilmesinden sonra işlem
yapılmasını bekleyeceğini, telefon hattının kapatılmaması durumunda, icra
takibi yoluyla işlem yaptırılacağını belirtti.
Cihan Haber Ajansı'ndan Mehmet Güler'in konuyla ilgili aktardığı gelişme

* **Nevşehir'den gelen bu habere yeni bir gelişme de Kocaeli'nden eklendi*

Daha önce Kocaeli'nde Yunus Abdullahoğlu uygulamaya itiraz etmiş, Kocaeli
Tüketici Hakem Heyeti, hizmetin ayrı ayrı verilebileceğine hükmetmişti. Bu
konuyla ilgili gelişme de bugün Cihan Haber Ajansı tarafından duyuruldu.
Kocaeli'ndeki Tüketici Hakem Heyeti'nin kararını mahkemeye veren ve
mahkemeyi kaybeden Türk Telekom burada bir adım ileri giderek kararı
uygulamadı.

*MAHKEME KARARI UYGULANMIYOR*
Cihan Haber Ajansı'ndan Mehmet Güler'in konuyla ilgili aktardığı gelişme

*Karara rağmen sadece ADSL'yi bağlamayan Türk Telekom'a tazminat davası açtı
*

Kocaeli'de bir tüketicinin sadece ADSL'yi bağlamak için verdiği hukuk
mücadelesini ikinci kez kazandı. Tüketici Sorunları Hakem Heyeti ve
mahkemenin kararına rağmen sadece ADSL'yi bağlamayan Türk Telekom'a 25 bin
YTL'lik tazminat davası açtı.

Kocaeli'de ikamet eden Yunus Abdullahoğlu isimli vatandaş, 2005 yılında
ADSL'ye başvurdu. Evine çekilen 1878011035P nolu ADSL hattın yanında 233 xx
xx nolu telefon da bağlandı. Telefonu hiç kullanmadan her ay 12 YTL
civarında sabit para ödeyen Abdullahoğlu, Türk Telekom Kocaeli Alemdar
Şubesi'ne ADSL hattının kalması ve telefon hattının iptal edilmesi için
dilekçe verdi. Olumsuz cevap alınca 10 Ocak 2007 tarihinde Kocaeli Tüketici
Sorunları Hakem Heyeti'ne başvurdu. Heyet, yaptığı incelemede 12 Mart
tarihinde şu kararı verdi: "Bilirkişinin teknik raporunda Türk Telekom'un
altyapısının sabit telefon olmadan da ADSL kullanımına müsait olduğu
görülmüştür. Bu yüzden 4077 sayılı kanunun 5'inci maddesi gereğince bir mal
veya hizmetin satışı başka bir mal veya hizmetin satın almasına
bağlanmayacağından tüketicinin telefon hattının iptali talebinin
haklılığına, Türk Telekomu'un hattı iptal etmesine karar vermiştir."

*TELEKOM MAHKEME KARARINI UYGULAMADI*
Bu kararı alan Abdullahoğlu, 04 Mayıs tarihinde heyetten aldığı kararla
birlikte Telekom'a tekrar bir dilekçe ile başvurdu. Dilekçe üzerine Tük
Telekom, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti'nin kararını iptal etmek dava açtı.
Bu davayı da kaybedince Abdullahoğlu, tekrar bir dilekçe ile Türk Telekom'a
başvurarak evine sadece ADSL bağlanmasını istedi. Şirketin iki mahkeme
kararına rağmen gereğini yapmaması üzerine Abdullahoğlu bu sefer Türk
Telekom aleyhine tazminat davası açtı. 3 yıldır hukuk mücadelesi veren
Abdullahoğlu, şirketin mahkemeleri dikkate almadığını ve şimdiye kadar
kazanılmış hakları vermediği gerekçesi ile 25 bin YTL tazminat davası
açtığını söyledi. Abdullahoğlu, "Mahkemeleri kazandıktan sonra şirkete
başvurdum bana sadece ADSL bağlayın diye. Ama görevliler çok sert cevap
verdi. Ne yaparsanız yapın biz size böyle bir hizmet vermeyeceğiz diyorlar.
Şirket resmen tekel konumunda ve kanunları da dinlemiyor. Ama ben bu davayı
sonuna kadar takip edeceğim." dedi.

Abdullahoğlu'nun kazandığı hukuk mücadelesinin uygulamaya geçmesi durumunda
10 milyona yakın ADSL kullanıcısı, her ay 12 YTL civarındaki sabit
ücreti ödemeden hizmet alabilecek

5 Temmuz 2008

Ak Parti'nin başını yakan 3 irtica gösterisi!

Diyorlar ki: "Ergenekon gözaltıları, Ak Parti hakkındaki kapatma davasında Başsavcının sözlü savunma yaptığı güne özellikle denk getirildi.. Böylece Başsavcının iddiaları gündemden düşürülmek istendi.."
Bu iddianın ne kadar boş bir iddia olduğunun kanıtı şudur:
Hükümet tam tersine, bu gözaltılar nedeniyle Başsavcının bazı sözlü iddialarının gölgede kalmasından hiç mi hiç mutlu olmamıştır.
Olmamıştır; çünkü Başsavcının sözlü iddialarından bazıları bırakınız gündeme gelmeyi gündemden hiç düşmeyecek denli büyük bir vahamet arz etmektedir.
Gündemde pek yer bulamayan sözlü iddialardan biri şu: (Ama önce lütfen arkanıza yaslanın, sonra derin bir nefes alın..)
Diyor ki Başsavcı: "Ak Parti döneminde içki satışları düştü.. Bu durum, irticanın varlığının kanıtıdır.."
Demek ki neymiş? "İçki satışı düştükçe, irtica trendi yükselmiş oluyor"muş.
Yani dindarlık olgusu yükseldikçe içki satışlarının düşeceğini anlarım da, içki satışının düşmesi halinde irticanın otomatik olarak yükseldiğini niye anlayamıyorum, bilmiyorum; anlayanın da "beri gelmesini" hassaten rica ediyorum!
Merak ediyorum, içkiye benzine telefona ÖTV konulduğunda, bu vergilerin "sosyal devlet" ilkesini ihlal ettiği iddiasıyla neden kapatma davası açılmadı?!
Anayasa'nın değiştirilemez ilkesi sadece laiklik ilkesi midir? Sosyal devlet ilkesi diye bir ilke yok mudur?
Olmaz olur mu? Başsavcı bunu hiç bilmez mi? Bilir ve bu sosyal devlet ilkesine bakınız nasıl bakar..
Ama lütfen dikkat ediniz; Başsavcı, Ak Parti'nin sosyal devlet ilkesini göz ardı ettiğini iddia etmiyor..
Tam tersine Ak Parti'nin sosyal devlet ilkesini de göz önünde bulundurmak istemesinden şikayet ediyor!
Peki bunu nasıl "başarıyor"?
Allem edip kallem edip kapattıracak ya; din "allamesi" gibi kelam edip şöyle buyuruyor:
"AKP, zekat müessesini teşvik etmek için harekete geçti.."
Peki zekat nedir? İşçilerden para toplayıp Aydın Doğan'a para vermek midir?
Ya da zekat, orduevlerinde bir bardak çayın 5 kuruşa satılması için özel gayret göstermek midir?
Benim bildiğim zekat, zenginlerin yoksullara "gönüllü" olarak, tekrar yazıyorum, gönüllü olarak verdiği para demektir..
Zekat kavramına sırf İslami bir terim olduğu için karşı çıkılıyorsa "şehit" sözcüğüne şimdi biz ne diyeceğiz?
Şehitlik mertebesi nirvanaya ulaşmak isteyen bir Budizm felsefesinden mi sadırdır?
Yoksulları düşünen bir felsefeyi teşvik etmek ne zamandan beri irtica oldu?
İrtica bu kadar basit bir olgu mudur?
İrtica, kadınlara seçme hakkı dahi tanımamak değil midir?
İrtica, daha geçenlerde Suudi Arabistan'da bir belediyenin tertip ettiği toplu nikah töreninde beşyüz damadın yanında sırf kadın oldukları için gelinlerin bulunamaması değil midir?
İrtica, bu memlekette demokratik bir şekilde seçilmiş meşru bir hükümeti şapkadan tavşan çıkararak alaşağı etmek demek değil midir?
İrtica, genelkurmay savcısının Taraf gazetesine bir faks göndererek "Evrakı gönder, yoksa ben gelirim haa.." demek değil midir?
İrtica, reşit çağdaki bir erkeği üniversiteye sokup, aynı rüştü ispatlamış olan bir genç kızı üniversiteye sokmamak için zulüm yapmak değil midir?
İrtica bu kadar boş bir kavram mıdır? Ya da irticanın içini boşaltmak bu kadar kolay mıdır?
Aynı Başsavcı, aynı sözlü savunmasında bir "irticai" gelişmeye daha "barnak basiy" ki, o basılan parmak keşke "Ben ne yapıyorum?" diyerek başı kaşımak için kullanılmış olsaydı?
Aha o "irticai terakki".. ve aha insanı okuduğunda "dinden imandan çıkaran o menfur ve mel'un "mürtecilik dalgası":
"Dini bayramlar, bu hükümet döneminde ulusal bayramların önüne geçti.."
Hayır; dalga geçmiyorum, dalga dalga yayılan "gericilik" işte buymuş!
Hani, Başsavcı içki satışlarının düşüşünün irticanın ne kadar arttığına kanıt olduğunu dillendiriyordu ya..
Bu mantığa göre demek ki, dini bayramlarda akide şekeri, baklavalık un, limon kolonyası gibi tehlikeli madde içeren "irticai metaların" satışının artması da irticanın ne kadar vahim boyutlara geldiğinin delili oluyor!
Hele hele kurban bayramı döneminde dağda bayırda kırda ovada "davar" kalmaması, Türkiye'yi otomatik olarak İranlaştırmaktadır!
O yüzden Kurban bayramlarında inek ve koyun satışının artmasına "dikkat çekilmiştir".
O yüzden çekilmekle kalınmamış; milli iradeyi kurban etmek suretiyle millet koyun yerine konulmuş ve böylece buzağısı sütten kesilmiş olan "Sarıkız" namında bir darbe planlanmıştır!

FİKRİ AKYÜZ/YENİ ŞAFAK
05.Temmuz.2008

4 Temmuz 2008

Enstantane midir nedir?!

Matematik Dünyası adlı bir dergi var efendim. Tavsiye ederim tabi matematiği sevenlere...

Konu şu: bir okur derginin cevap yazan profesörüne ilginç bir şey danışır. Bu da dergide 'Okurlardan' bölümünde yayınlanmış. Komik olmuş, güzel olmuş, yerine oturmuş, sorana diyecek bir şey bulamıyorum(cinsiyet belli değil, bence bayan :) )ama hocaya alkış! Buyurun:

UG'den

Ya hocan, nişanlım istatistikçi diye bölümde herkes beni evlilikten caydırmaya çalışıyor. Herkesin düşüncesini aldım, sizinkini de alabilirmiyim?

Hocanın cevabı:

Demek istatistiğe merak buradan. Soyut matematikçi bulamadıysan yapacak bir şey yok, idare edeceksin.



Espiriyi anlamadıysanız : velibicakci@gmail.com



3 Temmuz 2008

Bilinç ve Hafıza Hakkında!

-Alıntıdır-



Unutkanlık Sorunu!

"İnsanın unutkanlık sorunu yoktur, dikkat sorunu vardır. Belleğe iyi bir ilk izlenim kaydedilmezse, kolayca unutulur.

TONY BUZAN


Gelmiş geçmiş en büyük dahilerden biri olmanın yanı sıra, çok güçlü bir hafızaya sahip olan Leonardo da Vinci, ortalama insanın "görmeden baktığını, duymadan dinlediğini, hissetmeden dokunduğunu, tat almadan yediğini, fiziki bilince erişmeden hareket ettiğini, koku bilincine ulaşmadan nefes aldığını ve düşünmeden konuştuğunu" söyler. Böyle bir dugusal körlük'te, belleğin evrenle ilişkisi kesilir.

Bilgiyi çok kanallı alıp tasnif etmek ve odaklanarak kaydetmemiz ancak yüksek bilinç geliştirmekle olur. Bu nedenle ilişkilendirme, belleğin en önemli dayanaklarından biridir.
Son birkaç yüzyıldır beynimizin sol yarım küre becerileri üzerinde yoğunlaştık. (diğer yarım kürede ki:)Hayal kurma, fantazi, sanat(müzik vs.) gibi faliyetlere önem vermedik. Böylece, belleğin en önemli özelliklerinden birini ihmal edip, tüm yapının dengesini bozmuş olduk.
Neyi, niçin öğrendiğimizi belirlemediğimizden, gerektiğinde kullanabileceğimiz düzen ve yapıyı oluşturamadık. Her gün evine aldığı eşyaları, her hangi bir yere koyan dağınık bir insan gibi bilgileri düzensiz, sırasız ve gelişigüzel kaydederek, kaliteli bir kayıt için beynin düzen ve yapı ilişkilerini bozduk.




[Hızlı ve etkili okuma sanatı - Adil Maviş]