20 Şubat 2009

Mason olmanın dayanılmaz ağırlığı...

MUSTAFA ÜNAL 27.03.2005



Dikkatinizi çekmiştir, bugünlerde bazı gazetelerde masonlarla ilgili ayrıntılı haberler yayınlanıyor. Mason locasının içinden çeşitli figürler, gizli törenlerin yapıldığı mekandan boy boy fotoğraflar… Acaba nereden çıktı? Masonlar zaman zaman kapılarını aralar, üzerlerindeki kimi soru işaretlerini bertaraf etmek için masum birtakım bilgileri kamuoyuyla paylaşırlar. Bunlardan birinde aktrist Zeki Alasya’nın nasıl ve neden mason olduğu faziletleriyle birlikte anlatılmıştı. Son yayınların perde arkasında ne var bilmiyorum. Televizyonların en çok izlenen dizisi Kurtlar Vadisi’nde, Baron’un öldürülme sahnesinde gizemli mekanın yanı sıra bazı dikkat çekici ritüeller kullanılmıştı. Bunların bir bölümü masonlukla, Tapınak Şövalyeleri ile ilişkilendirilmişti. Yeni bilgiler öğreniyoruz; mesela Türkiye’de loca sayısı 197, kayıtlı mason sayısı 13 bin 500’müş. Dünyada mason locaları üye yitirirken bizde artış varmış, oran; yüzde 6,5, ilgililer daha çok gençlermiş. 11 Eylül’den sonra ABD’de 1,1 milyon, İngiltere’de 200 bin kişi locayla ilişkilerini kesmiş. Burada Atatürk’ün yasakladığı, İsmet Paşa’nın serbest bıraktığı masonluğun ne menem şey olduğunu irdelemek değil amacım. Bir masona ait olduğunu bildiğim ‘Biz toplumun görülmeyen liderleriyiz.’ sözünün ne anlama geldiğini de değerlendirmek istemiyorum. Son yayınlar bana siyasi alanda yaşanan bazı masonluk tartışmalarını hatırlattı. Bütün imaj çalışmalarına rağmen Türkiye’de masonlukla suçlanmanın bedeli ağırdır. Özellikle siyasette mason damgası yediniz mi işiniz biter. Hâlâ da bu böyledir. 1964’te olağanüstü toplanan Adalet Partisi Kongresi’ne masonluk tartışması damgasını vurdu. Rakipleri, en güçlü genel başkan adayı Süleyman Demirel’in mason olduğunu gösteren belgenin yer aldığı broşürü partililere dağıttı. İddiaların sonucu etkileyeceğini fark eden Süleyman Demirel, locadan Mason olmadığına ilişkin tekzip belgesi aldı. Demirel’in belgesi Türk masonları arasında ağır bunalıma yol açtı. Bu yüzden yönetim ikiye bölündü. Demirel, kongrenin sonunda genel başkan seçilmeyi başardı, ilk seçimde başbakan koltuğuna oturdu, ancak arkasında büyük bir tartışma bıraktı. Dünyada sadece Türkiye’de masonlar kendi içinde bölünme yaşadı. Bunun nedeni de Süleyman Demirel’e verilen ‘mason değildir’ belgesidir. 1995 Aralık seçimlerinde bir gazete, fotoğrafıyla birlikte Mesut Yılmaz’ın mason olduğunu gösteren haber yayınladı. Yılmaz, bu haberi dönemin Refah Partisi ile ilişkili bazı siyasilerden bildi. Ardından fotoğrafın fotomontaj olduğunu söyleyerek iddiaları reddetti. Yılmaz, RP ile seçim sonrası koalisyon müzakerelerine başlarken masonluk suçlamalarını gündeme getirdi, kendisinden özür dilenmesini istedi. ANAP yönetimi haberi yayınlayan, bugün de masonlukla ilgili yayın yapan o gazetenin parti teşkilatlarına alınmasını bir genelgeyle yasaklattı. AK Parti’nin kuruluşu sırasında da ilginç bir mason tartışması yaşandı. Refahyol Hükümeti’nde Kültür Bakanlığı yapan İsmail Kahraman, yenilikçi kanadın önemli isimlerindendi. AK Parti’nin kurucusu Erdoğan’ın itibar ettiği, ağabey olarak gördüğü biriydi. Amblem ve parti isminin belirlendiği en son toplantı milletvekili lojmanlarındaki Kahraman’ın evinde yapılmıştı. Başlangıçta çalışmalara heyecanla iştirak eden Kahraman aniden siyasete veda ediverdi. Milletvekilliğine aday olmadı. Siyasete neden nokta koyduğu o günlerde konuşulmuştu. Kulağıma çarptığı kadarıyla nedeni ilginçti: Kahraman, AK Parti’nin, masonları da içine alacak şekilde açılım politikasına karşı çıkıyordu. Kahraman, partinin kurucuları arasında bulunduğu iddia edilen mason bir isme itiraz etti. Oysa, parti yönetimindeki genel görüş, toplumun bütün unsurlarını kapsayacak şekilde yelpazeyi geniş tutmaktı. O yüzden Kahraman’ın itirazları taraftar bulmadı. Gerçekler, mason localarının kapıyı biraz aralamasıyla değil ancak ardına kadar açmalarıyla ortaya çıkabilir.