25 Aralık 2009

Toplam Kalite’de Geçici Tedbirler

Bir uçağın, kara taşıtlarından daha fazla tedbirler içermesi dikkat çekicidir!
İlginç geliyor ama biraz düşününce o kadar da değil ! :D

Sebebi şu; otobüste bir arıza ortaya çıkarsa kaptan emniyet şeridine geçip durabilir. Tabi bu her zaman mümkün olmayabilir. Kazalardan da bu görülüyor!

Hâlbuki uçaklarda emniyet şeridine geçme ihtimali yok! Yani telafi edilemeyecek arızalarda genellikle uçağın irtifa kaybetmeye başlamasıyla sonuçlanacak bir süreç başlar. Uçak her zaman inecek düzgün bir alan bulamayabilir. Bu yüzden, neredeyse her sistemin bir yedeği bulunur!
Bunda; “Uçma arkadaş, karadan git!” diyen makul, emniyet odaklı(ürkek) sağduyumuza karşın; “Hayır! Biz uçmalıyız!” diyen inatçı sol duyumuzun etkisi büyük sanırım.

Arıza kaçınılmazdır! Bundan kurtulamayız! Ancak yedek sistemler kurulabilir. Yani geçici tedbirler alabiliriz!

Bunlar uçaklar için zorunlu kılınmıştır. Uçağın düşmemesi için…
İşletmeyi uçak gibi düşünebiliriz. İşletmenin düşmemesi için de yedek sistemlere önem verilmesi gerekir.
İşletmelerde iç müşteri(çalışanlar) ve dış müşteri vardır! Her ikisinin de işletme kaynaklı mutsuzluğu, işletmeyi olumsuz etkiler!

Mekân temelli hizmet işletmelerinde geçici tedbirler alınmadığı zaman müşteri memnuniyeti şansa bırakılmış demektir! Bu ise, ilk sorunda işletmenin irtifa kaybetmeye başlaması anlamına gelir! Eğer çok yoğun caddelerde (turistik yerler vb.) ise bu onun cirosuna pek yansımayabilir!
Fakat müşterilerinin kendilerini iyi hatırlamalarını isteyen işletmelerde bu konunun daha çok önemsendiğini görebilmekteyiz.

Hizmet işletmelerinde geçici tedbirlere örnek; Tuvalet kapsının kilidi bozulabilir diye yedek olarak daha basit bir kilit düzeneği kapıda bulunmalı. Yakın geçmişte şahit olduğum bir kilit sorununda kapıyı kapalı tutan metal dil de sıkışmıştı. Yani kapı kilitlenmek bir yana kapanmıyordu bile! Üstelik camsız mobilya kapı! İçeride biri var mı yok mu belli değil!
Yine ‘üstelik’ yemek yenen masalara epey yakındı!
Çok kötü çok…

İşte bir işletme bu gibi durumlara meydan vermemeli! Hatta aile gibi aynı mekânı paylaşan birden çok kişi, yaşam alanlarının toplam kalitesi açısından geçici tedbirler alsa daha mutlu olmak için yaralı bir şey yapmış olurlar diye düşünüyorum!

Verdiğim örneği biraz daha irdeleyelim. Bir lokantaydı mekânımız. Yaklaşık 7-8 kişi aktif haldeydi. Hepsinin yapacak işleri vardı! Bütün masalar dolmuştu. Bir telaş hepsinde gözlenebiliyordu. Telaş hizmet işletmelerinde genellikle normal kabul edilir. Eğer bundan da kurtulabilinirse ne mutlu! Fakat şimdilik lüks mekânlar hariç bu başarılmış değil!

Böyle bir meşguliyette, masalara yakın olan lavabonun kapısı kapanmayacak hale gelirse bu herkes için artı bir sıkıntı olur! Sorumlu kimse, müşterilere mahcup olmaktan endişe eder. Bir yandan da acil çilingir hizmeti ayarlayabilecek zamanı olamaz! Eğer kasayla ve diğer işlerle meşgulse… Gördünüz mü!? Yedek eleman zaten düşünülmez! O noktaya bir sonraki çağda gelinebilir sanırım. :)
Müşteri, kullanmak zorunda kaldığı lavabonun bu halini gördüğünde morali bozulur! İhtiyacını görse bile zorlukla görür… Artık işletme hakkında kötü kanaat taşır. Bir de tahammülsüz olanların garsonlara veya sorumlulara fırça attığını düşünün!

Eğer basit bir yedek sürgülü kilit olsaydı, bunların hiç biri olmayacaktı. Müşterilerin az olduğu bir anda ve ya işletmenin kapalı olduğu zamanda kilit tamir edilir ve bu arıza sıkıntısız atlatılırdı. Bu sadece tek örnekti. İşine özen gösteren her yönetici, yedek tedbirlere de önem verdiğinde kendisi, diğer çalışanlar ve müşteriler daha mutlu olabilir. Personelin, işe karşı hislerinin olumsuzlaşmasına da engel olabilir.

Kapı kolunun bulunduğu kilidin yanına ‘1. kilit’ , sürgülünün yanına ‘2. kilit’(ya da ‘Yedek kilit’ ) diye etiketler eklenirse daha iyi olur! Müşteri hangisini önce denemesi gerektiğine dair bir ipucu elde eder.
Yoksa sürgülü kilidi gördüğünde onun yedek değil asıl kilit olduğunu düşünmesi pek muhtemeldir. Bu sefer çoğunluk onu kullanır. Bunun bir önem arz edip etmemesi yöneticinin takdiridir. Yorum farkı olabilir. Bence önemli. Şu açıdan;
Yedek kilide, yedek sistemlere (dolayısıyla da müşteri memnuniyeti için çapa sarf edildiğine) işaret edilmiş olunur! Ayrıca birinci kilit daha sağlam ve pratik olur. Kapının itilmesi durumunda menteşelere eşit yük binmesi açısından kapının orijinal kilidi daha yararlıdır.
Tercihe ve duruma göre daha fazla yedek kullanılabilir..!

Buna karar verildiği anda gerekirse işletme birkaç gün hizmet vermeden bu alt yapı çalışmasını gerçekleştirmelidir.

Eğer yönetici hangi konularda yedek tedbiri alabileceğini göremediğini düşünüyorsa, bir miktar para harcayıp profesyonel bir işletmeciden yardım alabilir. Buna gerek duyulabileceğini pek sanmıyorum ama hayat ilginçtir... :)

23 Aralık 2009

Paradigma Değiştimek

Stephan Covey'den:


Önemli bir toplantıda cep telefonuyla bağıra bağıra konuşan bir kişi garibinize gidiyorsa, paradigmanızı değiştirmeden onu değerlendirdiğiniz için, siz yanılıyorsunuzdur.

Örneğin trende giderken, bir baba, 3 evladıyla oturup, sürekli ağlayan çocuklarına hiç, susun, demeden yolculuğa devam ettiğinde ; siz ona ne gamsız adam, diyebilirsiniz. Ama sorsanız, belki de onlar hastaneden geliyorlardır ve bir saat önce çocukların anneleri ölmüştür ve eve dönüyorlardır.

Prof.Covey in konuşmasını dinlemeye gelen annesi, arka sırada oturan 2 kişinin toplantı boyunca sürekli konuştuklarını görerek, çok öfkelenmiş ve oğlumu küçümsüyorlar diyerek te çok üzülmüş. Yemek molasında oğluna, şunların kafasına çantamı indiresim geliyor, demiş. Oğlu; "anne o adam Finlandiyalı, burada simultane tercüme yok, mecburen tercümanı yanına oturttuk" demiş.

Havaalanında aktarma yapmak isteyen yaşlı bir hanım, uçağının 2 saat gecikmeli olduğunu öğrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak bekleme salonuna geçmiş.Yanındaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunu bırakarak, okumaya dalmış. Bir ara bakmış ki, yanındaki koltuğu oturan bir adam, sehpadaki kurabiye paketini açıyor ve yemeye başlıyor. Kurabiyelerin kendisine ait olduğunu hissettirmek isteyen kadın, adama dik dik bakmış. Hatta canı o an istemediği halde, kutudan bir kurabiyeyi ağzına atmış. Her halde kurabiyelerin sahibinin kim olduğunu artık anlamıştır diye düşünürken, adam bir tane daha ağzına atmaz mı? Hemen kadın da bir tane daha atmış ve bir yarışma başlamış, adam bir tane, kadın bir tane. Sonuçta kutuda tek kurabiye kalmış, adam onu hızlıca kaparak ortadan bölmüş ve gülerek kadına ikram etmiş. O sırada, kadının uçağının alana indiği anonsu duyulmuş ve işlemler için kadın bankoya gitmiş. Pasaportunu çıkartmak için çantasını açtığında, ne görsün ; kendi kurabiye paketi, hiç açılmamış olarak çantasında durmuyor mu ? Meğer, bunca zamandır adamın kurabiyesini yiyormuş. Tabii çok utanmış ama, artık iş işten çoktan geçmiş.

Başkalarının düşünce ve davranışları hakkında hüküm verirken, elimizdeki veriler çoğu zaman yeterli olmuyor. Davranışların nedenini bilmeden çok yanlış yargılara varabiliyoruz.

Covey bu örnekleri ; "aynı enformasyona farklı bakış, bizim davranışlarımızı belirler" diye özetliyor. Buradan yola çıkarak çözemediğimiz sorunlar için, paradigma (zihin haritası) değiştirmenin gereğini vurguluyor ve Einstein'in bir sözünü anımsatıyor :

Karsılaştığınız sorunları, o sorunları yarattığınız düşünce düzleminde kalarak çözemezsiniz.
Çoğumuzun zaman zaman yaptığı gibi, "sorunların içinde kaybolmak" yerine, paradigma değiştirmeyi başarıp, sorunlara farklı biçimde yaklaşabilenler, o sorunu aşma şansını da yakalıyorlar. Zaten sorunlarımızı dostlarımızla paylaşmamızın nedenlerinden biri de, farklı bir bakışın, bize farklı davranabilme kapısı aralama ihtimali değil midir?

Çözümsüz gibi gördüğünüz sorunlar konusunda paradigma değiştirmenin önemi çok büyüktür. Aslında hayatimızı, basarımızı, mutluluğumuzu belirleyen bizim kendi davranışlarımızdır. Başımıza gelen her şeyle onlara verdiğimiz tepki ve yanıt arasında geniş bir hareket alanı vardır..."

CanimGrubum'a teşekkürler...

18 Aralık 2009

Apartmanlar (Gürültü Sorunu)


Her ilden, numune var bu şehirde.
Her türden, insan var bu şehirde.

Yalıtımsız apartmanlar var bu şehirde…


Gece ikide tıraş olanlar da var bu şehirde :(

Anlamışsınızdır…
15 yıl öncesine kadar mantar gibi üreyen inşaatlarda ses yalıtımının önemsendiği söylenemez. Bendeniz de onlardan birinde oturmaktayım!

Elbette insanlar evlerinde istediklerini yapmakta özgür olmalıdır. Ne var ki gürültü konusunda apartmanlarda bazı kararlar alınır. Sabah 9 ‘dan önce ve akşam 9 ‘dan sonra gürültü yapılmayacak gibi..

İstanbul oldukça hareketli bir ildir. Taşınmak vazgeçilmez bir kavramdır. Yeni komşular da öyle… Gelir gelmez “-Apartmanımızın kuralları şunlardır. Uyunuz!” Şeklinde ellerine bir liste tutuşturabilinse sanırım daha iyi olurdu..!

Öyle olmamış. Banyoda açılan bir musluk, civar iki-üç daireye ilginç bir senfoni ulaşmasına sebep oluyor! Üstüne bir de tıraş olduğu jileti her defasında lavaboya vurarak silkmesi üstüne kapak oluyor! Bu pek çok kişinin uyguladığı bir yöntemdir. Tabi kurallarla korunmuş saatlerde yapılması nahoştur! İnsanları uyandırmanın yollarından biridir. Neyse ki jiletin deriye sürtünme sesi ulaşmıyor! Şükredecek bir şey vardır her zaman! :)

Ses ve ısı yalıtımı pek çok açıdan önemlidir!

Pek çok soruna katlanan bir milletiz. Elbet sabrımız ödüllendirilecektir.

Gece uykunuz bölünse de, kalp kırmayın! Kafa zaten kırmayın…

Kendimize yapılmasını istemediğimizi başkasına yapmamaya daha fazla gayret göstermeliyiz.

Hayallerimizdeki evlere, hayırlısıyla kavuşmamızı Allah’tan dilerim…

4 Aralık 2009

Şems-i Tebrizi'den 40 Kural!

(kaynak : zehrasunay.wordpress.com/2009/05/11/semsin-40-kurali/)

Sıralama farklı olabiliyor. Fakat kurallar aynıdır...


1. kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Allah dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok, eğer, Allah dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.


2. kural: Hak yolunda ilerlemek yürek işidir,akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun,omuzun üstünde ki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil !


3. kural: Kur’an dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır(görünen). Sonra ki batıni(iç-derin) manadır. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.


4. kural: Kainattatki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.


5. kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:
Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!

6. kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.


7. kural: Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.


8. kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.


9. kural: Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.


10. kural: Ne yöne gidersen git, doğu,batı,kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.


11. kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Ssenden yepyeni ve taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.


12. kural: Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.


13. kural: Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca ,şeyh, şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.


14. kural:Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?


15. kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmamış birsanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.


16. kural:Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde belebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir , ne layıkıyla sevebilirsin.


17. kural: Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.


18. kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara, dışında, başkalarında değil ve unutma ki nefsini bilen Rabb’ini bilir. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır


19. kural:Başkalarından saygı,ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.


20. kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.


21. kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi,hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek,kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.


22. kural: Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdimi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.


23. kural : Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı , kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir , ya kıymet bilmeyiz.
Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadırne tefritte. Sufi daima orta yerde…

24. kural : Madem ki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzünde ki halifesi olduğunu hatırlayarak , buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.

25. kural : Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an da burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.

26. kural : Kainat yekvücud, tek varlıktır. Herşey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.

27. kural : Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin herşey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.

28. kural : Geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar.

29. kural : Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten,”ne yapalım, kaderimiz böyle”deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin,ne de hayat karşısında çaresizsin.

30. kural : Hakiki sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez.
Sufi kusur görmez kusur örter.

31. kural : Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bunda ki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ,ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.

32. kural : Aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki Allah’a saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama !

33. kural : Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışında ki biçim değil içinde ki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.

34. kural : Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.

35. kural : Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah’a inanmayan kişi ise içinde ki inananla. İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.

36. kural : Hileden,desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, sana zarar vermek istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan !

37. kural :Allah kılı kırk yaracak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır; bir de ölmek zamanı.

38. kural : Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım ? Diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.
Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa,yazık !
Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.

39. kural : Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz. Her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz.
Ölen her sufi için bir sufi daha doğar.

40. kural : Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde...