24 Haziran 2008

Maidise İthafen!

...Biz sanayiye gidelim o zaman. O satılmasın, bu satılmasın. Sektörleri katletmeyiniz. Bana sorarsan eğitim ve sağlık dışında her şeyin helal olmak şartıyla ticareti yapılmalı...


Ayrıca bizi unutmayasun! Msn'e girmemenin ikamesi olarak bizi aramalı, parkta bahçede buluşmalısın. Ehliyet almalısın. Sevgi kebeleği(bilerek yanlış yazılmıştır) olmalısın. Beni anlamalısın...

Yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı iyi değerlendirmelisin. Altı pilli kaset çalarlara saygı göstermelisin. Bush'un kellesine ödül koymalısın...

Nasılım?! İşte, iktisat burada devreye giriyor. Kıt kaynaklarla veliamcanın sınırsız isteklerini karşılama bilimi! İktisadı iyi öğrenmelisin...

16 Haziran 2008

Alkışlarla Türkiye

Annemin Maceraları
Shrek'in fragmanlarını gösteren bir televizyon kanalında, el ele tutuşmuş Shrek ve Fiona'yı gören annem, 'Bunlar Süleyman ve Nazmiye Demirel çifti mi?' diye sordu! Seçememiş gözleri o mesafeden.

Alfabe
Ben de bu yıl okula başlayan torunum için kuvvetli bir moral alkışı istiyorum. Daha ikinci gün: 'Örrrtmenim, taa evden buraya tel çizmeye mi geldik, hep yumarlak mı yapcaz, harf felan öretmicen mi?' deme cesaretini gösterdiği için.

Annem!
'Bu taraf bitti.' diye CD'yi arkasına çeviren ve sonra da 'CD çalar çalışmıyor!' diye feryat eden anneme alkış az geliyor!

Modem
Yemek masamın üstünde duran modeme uzun uzun bakan anneanem 'Bu ne?' diye sordu. Ben de kolay anlasın diye 'Hani benim bilgisayarım var ya onunla internete giriyorum. İşte internete girmek için o kutu zorunlu.' diye uzun uzun açıkladım. Anneannem dinledi beni; 'Yani modem bu' dedi ve konu kapandı...

Yaz Okulu
Bir alkış da annesine yaz okulunu kazandığı müjdesini veren üniversite öğrencisine gelsin. Bu yaratıcılığa şapka çıkartılır.

Beyin göçü
Tikky olduğu her halinden belli olan kızımız Beşiktaş-Taksim midibüsünde yanındaki arkadaşına dert yanmaktadır. ''Şekerim dördüncü kez girdim ÖSS'ye, ama yine kazanamadım, gidicem sonunda Amerika'ya o olucak. Böyle böyle beyin göçü oluyor işteeaa!'' Sen git, masrafları ben karşılıyorum.

Alman yazar
Bir alkış da lisede edebiyat dersinde okuduğu şiir bitince sınıfa dönüp 'Bu şiiri ünlü Alman yazar Goethe yazmıştır' diyen hocaya, 'Niye, kağıt bulamamış mı?' cevabını veren arkadaşa gönderelim.

Düz mantık
Eğer bir sokakta yürüyorsanız ve camında ''Bu ev kiralıktır'' yazılı bir evin yanından geçip birkaç adım sonra önüne geldiğiniz bir başka evin camında ''Bu da'' yazısını görürseniz bilin ki Trabzon'dasınız.

İngilizce yazılısı
Bir alkış da ingilizce sınavında 'Nice ........' şeklindeki boşluğu 'Nice mutlu yıllara!' şeklinde dolduran, dahi mi aptal mı olduğunu henüz anlayamadığımız öğrencime istiyorum.

Hügo'lar Beşledi
Bir alkış da lisede edebiyat kitabından bir metni tüm sınıfa sesli olarak okurken V. Hugo'ya 'Beşinci Hugo' diyen arkadaşımıza gelsin.

Ne zaman?
Kardeşim karne almıştı. Fakat birçok zayıf notu vardı. Annem, babamla beni kenara çekip uyarıları sıralıyordu; 'Sakın çocuğun moralini bozmayın, sakın kötü bir şey söylemeyin.' Uyarılar özellikle babama yönelikti; 'Hele de sen, sakın çocuğun gururunu kırma.' Babam daha fazla dayanamadı ve sordu; 'Karne için ne zaman özür dileyeceğiz?'

Havale
Bankada gişenin önünde işlemimin yapılmasını bekliyorum. Yanımdaki gişede işlem yaptıran yaşlı teyzeye, işlemini yapan kadın soruyor: 'Parayı kim alacak teyze? Alıcısına ne yazalım?' Teyzem cevap veriyor: 'Bu paranın hayrını görme İnşallah yazalım.'

Lamba
Dün gece evime giderken yolun tenhalığından olsa gerek kırmızı ışıkta geçtim. Ardından yurdum polisine alkışı hak ettiricek anons: 'Bacım o geçtiğin gece lambası değildi, çek sağa.'

Hacim nedir?
Öğretmen bir arkadaşımdan naklen; 5. Sınıfların Fen Bilgisi sınavının 2. sorusu: 'Hacim nedir? Bir örnek vererek açıklayınız.' Öğrencimizden gelen cevap: 'Hacdan gelenlere hacim denir. Örnek: Nasılsın hacim?'

Asabi Polis
Hareketli bir Bağdat Caddesi akşamında, polis abilerimiz rutin olduğu üzere devriye gezmektedir. Işıklarda müşteri bekleyen taksiye yaklaşılır ve; ''Ticari, bekleme yapma, devam et.'' anonsu yapılır. Camdan eliyle '1 saniye' işareti yapan taksiciye, ikinci ve çok manidar anons gelir ardından; ''Ticari, benne pölümüye girme! Devam et dedik!''

15 Haziran 2008

Japon Erken Uyarı Sistemi

Japonya'nın kuzeyinde dün meydana gelen yaklaşık 30 saniye süren 7.2 büyüklüğündeki depremde, dünyanın ilk erken uyarı sistemi (KJS) kullanıldı. Yeraltında oluşan sismik dalgaların tespit edilmesinden 4 saniye sonra halk TV ve radyolardan uyarıldı. Uyarı yapıldığında depremin merkez üssüne 500 km uzaklıkta bulunan başkent Tokyo sarsıntıyı hissetmemişti. Sistem, Tokyolulara, güvenli bir yere sığınmaları için birkaç saniyelik süre tanımış oldu. Depremde 6 kişi öldü, onlar da, heyelan ve panik gibi sebeplerle can verdiler. Deprem, yerel saatle 08.43'te meydana geldi. Miyagi, İvate ve Fukuşima gibi nüfus yoğunluğu düşük illeri vuran deprem, yerin 8 kilometre altında oluştu.

Yer altındaki ilk sarsıntıların tespit edilmesiyle birlikte, ekim ayında kurulan deprem erken uyarı sistemi (KJS - Kinkyu Jinşin Sokuho) dört saniye içinde devreye girdi. Devlet televizyonu ve radyosu NHK yayın akışını keserek, depremin etkileyeceği bölgeleri hemen halka bildirdi. Sistem dahilinde, nükleer tesisler, demiryolları ve diğer altyapı unsurları da otomatik olarak devreden çıkarıldı. Bölgedeki hızlı trenler, uyarı ile birlikte kendiliğinden yavaşladılar. Depremden birkaç saniye önce gelen ve merkez üssünden uzaklaştıkça halka daha da fazla zaman kazandıran uyarı, binlerce can kurtardı. Japonya, özellikle de büyüklüğü 5.4'ü bulan 153 artçı sarsıntıda bu sayede hiç kayıp vermedi.

Bu büyük depremde, ölü sayısı 6'da, yaralı sayısı ise 144'de kaldı. Ölenlerin biri balık tutarken oluşan toprak kayması yüzünden, diğeri baraj inşaatı sırasında başına taş düşmesi nedeniyle, ötekisi ise deprem korkusuyla bir dükkandan hızla çıkınca araba çarpması sonucu can verdi. Fukuşima'daki nükleer santralde, 20 litre radyoaktif suyun depodan sızdığı, ancak insana veya çevreye yönelik bir tehlike oluşmadığı bildirildi. Japon ordusu, elektrik kesintilerinin yaşandığı deprem bölgesine askeri helikopterlerle yardım taşıdı. Deprem bölgesinde, heyelan nedeniyle ulaşılamayan bazı köyler dışında "herşeyin 9 saat içinde normale döndüğü" belirtildi.Erken uyarı sistemi sayesinde insan kayıpları önlenmiş olsa da, toprak kaymaları birçok otoyolunu kapattı. Ayrıca birçok otoyolu deprem nedeniyle kırılıp yıkıldı. Nüfusunun büyük bölümü 60 yaşın üstünde olan Japonya, öncelikle mahsur kalan yaşlıların yardımına koştu.

13 Haziran 2008

Muasır


Hani "muasır medeniyet seviyesi" var ya, işte o... "Çağdaş uygarlık düzeyi" demek, hepsi bu.(Basında bu kelimeyi "muassır" şeklinde yazan cahil arkadaşlarımız da vardır. Üstelik de yaşını başını almış adamlardır bunlar.) Atatürkçülük bu demektir, başka bir şey de değil.Bu kavram son derece değişken bir kavramdır. Dün muasır olan bugün değildir, yarın da olmayacaktır.Değişken olduğu, donuk olmadığı için de modası geçmez, eskimez, otuzlu yılların liderleri yokolur giderler, Atatürk ölmez! Üstelik Atatürk "hayatta en hakiki mürşit ilimdir" demiştir ama, "başka mürşit yoktur" da dememiştir ha!.. "Daha az hakiki" olan başka mürşitler de bulunabilir...Atatürkçülük'te demokrasi yoktu, çünkü otuzlu yıllarda "moda" yelleri totaliter rejimlerden yana esmekteydi.Dolayısıyla, bugün de aynı rüzgârı estirmeye çalışan "Kemalistler" çağdaş değildirler.Daha da açık konuşalım: Atatürk, Kemalist değildi! Kemalizm, Atatürk'ü kendi amaçları doğrultusunda "kullanmak" isteyen faşist bürokratların uydurduğu bir ideolojidir.Atatürkçülük, bir ideoloji değildir, bir dünya görüşüdür.Laiklik de, kendi başına bize hoş göründüğü için değil, çağdaş yaşama tarzının, çağdaş uygarlık düzeyinin vazgeçilmez bir unsuru olduğu için gereklidir.Devlet kapitalizmi, otuzlu yıllarda çağdaş gibi görünüyordu, bugün değildir.Şapka giymek, o dönemde modaydı, bugün değil.Bugün şapkayla gezene Atatürkçü demezler, "tapon" derler yani...Muasır medeniyet uyarınca o zamanlar vals ve tango yapılırdı, bugün yapana yalnızca "nostaljik" deniyor. "Atatürk'ün giyindiği gibi giyinmeye çalışana" da düpedüz ahmak derler. Diyelim baklavalı kazak buldunuz, gidip bir de golf pantolon mu diktireceksiniz? Atatürk 1936 model arabayla gezerdi, arayın bulun da "rektifiye" ettirip binin bakalım! O dönemde Medeni Kanun gösteriyordu çağdaşlık düzeyini, tek eşlilik, miras paylaşımında eşitlik, falan filan.Bugün, örneğin "eşcinsel evliliklerine izin vermek" çağdaşlık! Avrupa bu düzeyde. Nasıl, bu sizi irkiltti mi? Demek ki Atatürkçü değilsiniz.Siz olsanız olsanız "İsmetçi" olursunuz.O da Atatürk'ün başbakanıydı, Fethi Okyar ve Celal Bayar da... O da Atatürk'ün silah arkadaşıydı, Fevzi Çakmak da... Üstelik birincisi yalnızca orgeneral, ikincisi mareşaldi, mareşal! Sizin Atatürk'ünüz hangisi? Ölümünün üzerinden daha bir yıl geçmeden ve de utanmadan paralardan resimlerini kaldıranların Atatürk'ü mü yoksa? Benimki o değil.Bana da utanmadan "Atatürk düşmanı" diyen dangalaklar, azıcık anladınız mı?

Engin ARDIÇ

11 Haziran 2008

BUNLAR TÜRKİYE'DE OLUR

Yeryüzünde insanlar ya sigara içerler ya da içmezler. İçenler, sigaralarını çakmak ya da kibritle yakarlar. Ve bunların bir cogu da kanserden ölür.

Ama, dünyada demir çelik haddehanesinde çalışan hiçbir işçinin, sigarasını yakmak amacıyla 600 tonluk pres makinesinin arasından emekleyerek geçip
2450 santigrat sıcaklığındaki fırına ulaşmaya çalışırken can verdiği görülmemiştir.
Türkiye'de görülmüştür, Karabük'te...

*********************
Bütün dünyada haşerat, özellikle sivrisinek vardır, buralarda da sinek ilacı kullanılır.

Ama, sivrisinek yutup da midesine kaçan sineği öldürmek üzere ağzına Shelltox sıkmak suretiyle zehirlenip ölen, Türkiye'dedir.
İstanbul, Sultanbeyli'de...

*********************
Dünyanın her yerinde insanlar berbere gidip tıraş olurlar
Ama hiçbir berber, rahatlatmak amacıyla müşterinin kafasını sağa sola kanırtırken adamın boynunu kırıp onu öldürmemiştir.
Türkiye'de öldürmüştür, Erzurum'da...

*********************

Dünyanın hiçbir yerinde bankamatikten para çekmek için düğmeye bastığınızda elektrik çarpmaz ve ölmezsiniz
Türkiye'de ölürsünüz, Bozcaada'da...

*********************

Dünyanın hiçbir yerinde, otoyolda giderken radyoda duyduğu göbek havası eşliğinde göbek atmak için arabayı 'sağ şeride çeken' ve az sonra da arkadan gelen arabanın çarpması
sonucu ölen bilinmez.
Türkiye'de bilinir, Adapazarı'nda...

*********************

Nüfus sayım günü sokağa çıkma yasağı nedeniyle bomboş otoyolda (Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yoktur ve olamaz) sayım görevlisi 'bariyerlere' çarpıp ölmez.
Burada ölür, Gebze'de...

*********************

Dünya'nin hiçbir yerinde aynı işyerinde biri gece, biri de gündüz
vardiyasında çalışmakta olan ve her ikisi de 'mobilet' kullanan bir baba-oğul, birisi işten çıkıp eve gider, öteki evden işe gelirken bir kavşakta karşılaşmazlar ve birbirlerine selam vermek için ellerini kaldırınca çarpışıp her ikisi de ölmezler.
Burada olur, Konya'da...

*********************
Dünyanın hiçbir yerinde marangoz atölyesinde çalışan işçiler paydosta üzerlerindeki talaşları temizlemek için birbirlerine 'kompresör' tutarlarken, biri ötekine şaka yapmak için kompresörü onun arkasına tutmaz, öteki de 'şaka öyle olmaz böyle olur' diye aynı kompresörü berikinin makatına sokmaz ve adam bağırsakları patlayarak ölmez.
Bizde olur, İstanbul, Ayazağa'da...

*********************

Dünyanın hiçbir yerinde gemi mühendisi kazanı kontrol etmek için kazana girdiğinde biri gelip kazanın kapağını kapatmaz ve sonra da gemi yola çıkmaz.
Bizde olur, Kocaeli, Dilovası'nda...

*********************

Dünyanın hiçbir yerinde bir adam ayakkabısının içine kaçan taştan kurtulmak için elektrik direğine yaslanıp ayakkabısını çıkarıp silkelediğinde, yoldan geçen bir başkası onu elektrik çarptığını sanmaz ve elektrikle bağlantısını kesmek amacıyla kafasına kürekle vurarak onu öldürmez.
Bizde öldürür, Rize'de..

BU YAZIYI HER GÜN OKUYUN!

Birine sevginizin tumunu sunmak, Asla sizi de ayni sekilde seveceginin garantisi degildir. Sevgiye karsilik beklemeyin; Sadece sevginin karsidakinin kalbinde buyumesini bekleyin; fakat olmazsa da, sizin kalbinizde buyudugune emin olun. Birine carpilmak icin bir an yeterlidir, birinden hoslanmak bir saat, ve birini sevmek icinde bir gun yeterlidir, ama birini unutmak ise bir omur surer. Gorunuse aldanmayin; kandirici olabilir. Zenginlige aldanmayin; yok olur gidebilir. Sizi gulduren birini secin cunku karanlik bir gunu aydinlatan sey bir gulumsemedir.Kalbinizi gulumsetebilen birini bulun. Oyle zamanlar vardir ki, bazen birini oylesine cok ozlersiniz ki, onu hayallerinizden cikarip, gercek hayatta kucaklamak istersiniz. Hayal etmek istediginiz seyi hayal edin, gitmek istediginiz yere gidin, olmak istediginiz kisi olun, cunku yasayabileceginiz tek bir hayatiniz var ve tum bunlari yapabilmek icin tek bir sansiniz. Sizi tatli kilacak kadar yeterli mutlulugunuz olsun, guclu kilacak kadar aci deneyiminiz, insan kilacak kadar uzuntunuz, ve sizi mutlu kilmaya yetecek kadar umudunuz olsun. Daima kendinizi baskalarinin ayakkabilarina koyun.Eger ayaklariniz aciyorsa, o kisininkiler de aciyordur. En mutlu kisiler, herseyin en iyisine sahip olanlar degildir, onlar karsilarina cikan herseyin degerini en iyi bilenlerdir. Mutluluk, aglayanlar, incinenler, arastirma yapanlar, ve cabalayanlar icin vardir, cunku boyle insanlar hayatlarina giren her insanin onemini takdir edenlerdir. Ask bir gulucuk ile baslar, bir opucuk ile gelisir, ve bir gozyasi ile son bulur. En parlak gelecek, unutulmus bir gecmisin ustunde yukselir, gecmisinizdeki kalp kirikliklarini ve hatalari silmezseniz hayatin icinde ilerleme sansiniz olmaz. SEVIN.. SEVIN.. SEVIN.. HICBIRSEYI VE HICKIMSEYI DUSUNMEDEN SEVIN.. SEVGINIZI, SEVDIGINIZI ELDE ETMEK ICIN HER YOLU DENEYIN. BIRGUN HERSEY COK GEC OLABILIR. UNUTMAYIN! CAN DUNDAR

9 Haziran 2008

VFATÇ Neyin Kısaltması ?!

veliamca camiasının üyelerinden Ayberk bey'in(sağ altta ki resimde görülen) habersiz tatile gitmesi ve veliamca'nın bunu haber alması son dönemlerin en büyük hayal kırıklıklarından biri oldu! Camiada iplerin gevşediği, amcaya duyulan saygının azaldığına yorumlanan bu gelişmeler, veliamca'yı tedbir almaya yöneltti. VFATÇ neyin kısaltması derseniz, işte bu tedbirler zincirinin ilk halkası! 'Veliamcadan Fetva Almadan Tatile Çıkmak!' tümcesinin baş harflerinin oluşturduğu bu kısaltmanın temsil ettiği tedbir gereği; veliamcadan izin almadan tatile çıkan camia üyelerine çeşitli yaptırımlar uygulanacak. Bu yaptırımlar kişiye özel olarak seçilecektir. Yönetim kurulu toplantısında belirlenip bir hafta içinde uygulanacaktır. Örnek vermek gerekirse; Ayberk Enez için bir odaya kilitlenip en az sekiz saat ekmek ve su verilmek suretiyle, tuvaletini de lazımlığa yaparak, Hakan Peker'den Barmen Minik parçasını yüksek sesle kesintisiz dinletmek muhtemel bir ceza olabilir.

Tüm üyelere duyurulur...


veliamca yönetimi

3 Haziran 2008

Secret Project Unit Chapter II

Çin işi Japon işi, bunu yapan tek kişi.
Dakika geçmiyorki Veli Amca'dan duyanları hayretten alıp hayrete sürükleyen yeni bir proje fikri duyulmasın. Daha önceki haberimiz ile aynı merkezden alınan gizli istihbarata göre, beşeriyet tarihinin önde gelen mucitlerinden, uluslararası camiada Uncle Veli adı ile bilinen nam-ı diğer Veli Amca, Süpppeeer Gizli projesi ile eş zamanlı olarak yürüttüğü diğer bir projenin belkemiği niteliğindeki japon çekirdeği çöplerinin gerçek çöp zannedilerek çöpe atılması sebebiyle üzgün ve süzgün günler geçiriyor. Odasının en göze batan köşesinde ney yapmak üzere aylar boyunca özenle ve bezenle biriktirdiği japon çekirdeği çöplerinin sıkıyönetim bölge komutanlığı tarafından çöpe atılmasına rağmen icat azminden hiç bir şey yitirmeden çalışmalarına aralıksız devam eden Veli Amca, aynı zamanda bu davranışı ile bilim dünyasına örnek teşkil edecek nitelikte bir bilim oyalanıcısı olduğunu ıspat etti. Öte yandan her bir tanesi azami 0,2 cm2'lik bir alana sahip japon çekirdekleri çöpleri ile koccaaaa bir ney yapmak, çekirdeklere isim babalığı yapan Japonların bile aklına gelmemişti.

Çekirdek çöpleri ile ortalama büyüklükte bir ney yapabilmek için kaç kg çekirdek tüketilmesi gerektiği ile ilgili problemi çözmesi için TÜBİTAK'a, bu kadar çekirdeği yiyebilen bir ağızla aynı vücutta bulunan dötün tutulacağı ishal salgınını nasıl atlatabileceği sorusunu ise Sağlık Bakanlığı'na yönelttik. Fakat her iki kurum da sorularımızı yanıtlamaktan aciz olduklarını özür dileyerek belirttiler.

Kamuoyu, Veli Amca yakasından art arda gelen bomba proje haberleri ile sarsım sarsım sarsılırken bir taraftan da Amcalarının ishalden kurtulup eski sağlığına kavuşabilmesi için gece gündüz dua ettiklerini belirttiler.

Secret Project Unit Under Control of Uncle Veli (SPUUCUV)

Blogumuzun mümtaz müdavimleri arasında blog sahibi Veli Amca'nın Süppppeer Gizli Projesi'ni duymayan, duyup da meraka düçar olmayan yoktur. Gizli projesi hakkında ser verip sır vermedi ammaaaa, Veli Amca en nihayetinde açık verdi. İsminin açıklanmasını istemeyen, Veli Amca'ya yakın bir kişiden alınan bilgilere göre bu süper gizli projenin temelinde ultra muhteşem bir enstrüman var. Daha önce hiç denenmemiş, denenmesi akıldan bile geçmemiş, akıllara seza, duyanlara şaşkınlık, görenlere hayret veren, harikulade, fevkaladenin fevkinde bir enstrüman.

Henüz tasarım aşamasında olan bu enstrüman sekiz oktavlık bir zurna. Yakın zamanda büyük bir sükse yaparak ürününü coşkun kitlelere tanıtmaya hazırlanan Veli Amca'nın muhteşem zurnası tam sekiz oktavlı. Fakat bu ultra mükemmel zurnanın büyük bir handikapı var ki, düşman başına. Dünyanın sekiz oktavlı ilk zurnası olma özelliğine sahip bu müthiş aletin üzerinde insanın iki elindeki parmak sayısının 6,5 katı (64 adet) delik olduğundan teorik olarak çalınması mümkün gibi görünse de pratik olarak imkansız. Şu anda ürünün prototipini evinin en ücra köşesinde meraklı gözlerden saklayan Veli Amca, gizli projesinin ikinci aşamasında zamanının büyük kısmını bu garip aletin çalınabilmesini mümkün kılacak tekniği geliştirmeye harcayacak.

2 Haziran 2008

Ne oLuRsa oLsun?

Bir gün bir profesör, masasının üzerinde birkaç kutu olduğu halde felsefe dersindedir. Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe bir mayonez kavanozunu alır ve içerisini pinpon topları ile doldurur. Ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar,Öğrenciler ittifakla kavonozun dolduğunu ifade ederler,Bu sefer profesör önündeki kutulardan bir tanesinden aldığı çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza döker, böylece çakıl taşları kayarak, pinpon toplarının aralarındaki boşlukları doldurur.Ve öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sorar,Onlar da "evet" doldu derler.Tekrar profesör masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavnoza döker. Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur.Ve tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar,Öğrenciler de koro halinde "evet" derler.Bu sefer profesör masanın altında hazır bekleyen 2 fincan kahveyi alır ve kavanoza boşaltır, kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur.
Öğrenciler gülerler!
Profesör öğrencilerin gülüşünü destekleyerek "eveet" diyerek; ben "Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım" der.Şöyle ki; Bu pinpon topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; dininiz, ibadetleriniz,aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeylerdir. Şayet diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur.O çakıl taşları ise daha az önemli olan diğer şeylerdir;işiniz, eviniz, arabanız vs.Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir."Şayet kavanoza önce kum doldurursanız..." diye, anlatmaya devam eder, "çakıl taşlarına ve özellikle de pinpon toplarına (yeterli) yer kalmaz.Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit
kalmayacaktır.Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arzeden şeylere çevirin. Çocuklarınızla oynayın.
Sıhhatinize dikkat edin. Eşinizle yemeğe çıkın. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın.
Öncelikle pinpon toplarını kavanoza yerleştirin.Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin.
Gerisi hep kumdur.
Bu ara bir öğrenci parmağını kaldırır ve sorar; "Peki, o iki fincan kahve nedir?"
Profesör gülerek: "Bu soruyu sorduğuna sevindim. Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar vakit ayırın!"

1 Haziran 2008

Dev Ayna

Soğuk rüzgarlardır karaları yüksekten gezdirip
Buz gibi Heybetli dalgalara teslim eden beni !
Onlarda savururlar bir oyana bir bu yana.
Uzun sürmez hiç bir zaman.
Ama sürer çılgınca,dininceyedek fırtına !
Dünyadır bu!
Her birimizdeki duygular dünyası gibi.
Yahutta bizi, kainatın her köşesine seyirlik eden dev bir ayna !
Fırtınalara ne dersen de !
Ama onlardaki güzellikleri sayacak olursak;
Sevgi, sevinç ,aşk, zevk-i sefa gibi heyecanlardır!
Ki Bunlar,
Mutluluk evreninin boyutlarıdır !

veliamca