1964 senesinde bir Turk askeri heyeti Amerika'ya gider. Orada aksam yemegine misafir olduklari bir Amerikan yuzbasisi, kutuphanesinden "Mc. Call" isimli bir dergi cikarir. 1958 senesine ait bu dergide Kore Savaslari'na ait genis bilgiler mevcuttur. Bir psikoloji dergisi olan "Mc. Call", yukarida sozunu ettigim esir kampindaki Mehmedcik ve Coni'yi kiyaslamis ve "Anadolu bozkirinin ortasinda dogan, binbir mahrumiyet icerisinde buyuyen Mehmedcigin, her turlu imkâna sahip Coni'den hangi sebeplerden dolayi ustun oldugunu" cevaplandirmaya calismis.
Mc. Call dergisinde anlatilan ve hicbir Turk'un hayatini kaybetmedigi Cin esir kampini bir Turk subayinin ifadeleriyle sunuyoruz:
Bu akinda Kizillar buyuk capta esir almislardir. Kista kiyamette cesitli milletlerin askerlerinden olusan bu buyuk esir kafilesine, Kizil Cin ulkesine dogru bir "olum yuruyusu" baslatilir. Hava cok soguk ve karlidir. Kafilede pek cok hasta ve yarali vardir. Yuruyemeyen esir, yolun bir
kenarina cekilir. Kizil Cinli muhafiz gelir, takati olmadigindan yuruyemeyen bu insana once tufek dipcigi ile vurur. Yarali ve hasta bu zorlama ile ayaga kalkip kafileye katilirsa ne ala. Aksi halde hemen kafasina bir kursun sikilir ve bu zavalli asker orada temelli kalir. Bu sahne her milletten
yurume gucu olmayan esir icin yol boyunca aynen tekrarlanir. Fakat, Turk esirlere gelince is tamamen degisir. Bizden de gucu kesilen, yuruyemeyen ve yolun kenarina cekilen olur. Cinli muhafizdan evvel, hemen bizden iki uc kisi kosar arkadaslarini kaldirip sirtlarina alirlar. Hâlbuki onlar da yorgun ve hastadir.
Kampta Cinlilerin ilk yaptigi is sudur:
Birlesmis Milletler'in ve kendi ulkelerinin esirlere verdikleri tum uniformalar cikartilir. Yerine uzerinde herhangi bir rutbe alameti bulunmayan duz ve tek tip elbiseler giydirir. Boylece ilk anda bekledikleri gerceklesir. Birlesmis Milletler Ordusunu olusturan cesitli ulkelerin askerlerinde, rutbesiz olmanin getirdigi disiplinsizlik baslar. Rutbe otoritesi yerine pazu kuvveti baslar. Yalniz...
Bu esir askerler arasinda bir grup vardir ki derhal Kizillarin dikkatini ceker. Bizimkiler... Uniformalari yoktur. Rutbe isaretleri bulunmamaktadir. Ama yuzbasi yine yuzbasidir, bascavus yine bascavustur ve er yine erdir. Aynen eskisi gibi disiplinli bir hayat vardir.
Cinliler 100 esir bulunan her bolume 15-20 kisiye yetecek yemek birakirlar. Tevzi edilmez, ortaya birakilir. Kol kuvveti olan aslan payini alir. Bizimkiler ise yemekhane nobetcisi bulundurur, yemek 100 esit parcaya bolunur. Her 100 kisiden bir gunde bir kisinin doktora gorunmesine musaade edilir. Ingiliz ve Amerikali askerlerin guclu olanlari bu hakki kullanirken,
Turkler, en agir hastalari doktora goturmuslerdir. Cinliler, meshur beyin yikama faaliyetine baslarlar. Bunu uc asamada gerceklestirirler; sert davranis, ac ve susuz birakma, ikram ve iyi muamele ve son olarak da komunizmin anlatildigi propaganda calismasi. Bu faaliyetler
sonunda bircok Ingiliz ve Amerikali esirin beyni yikanip esaretten sonra ulkelerine donmeyi reddedecek duruma getirildikleri halde, bir tek Turk askerinde bu durum gorulmemistir.
AMERIKAN MC. CALL DERGISI SORUYOR
Yukaridaki bilgileri Mc. Call Dergisi, kahramanlari tarihleriyle ayrintili bir sekilde anlatir. Sonunda da Amerikali ebeveynlere, pedagog, psikolog ve sosyologlara sorar:
"Anadolu bozkirinin ortasinda dogan, binbir mahrumiyet icerisinde yetisen Turk cocuklari, bizim her turlu imkânlari, konforu vererek yetistirdigimiz cocuklarimizla ayni sartlar altinda, ayni imtihani gecirdiler. Onlar muvaffak oldular. Bizimkiler birbirlerine ellerini uzatmadilar. Birbirlerini korumasini bilmediler. Yalniz kendileri icin, bencilce yasamanin orneklerini verdiler. Bu yuzden maddi kayiplari oldu. Kizillardan daha sonraki donemde de iyi muamele gorunce, gevsediler ve cozulduler. Onlarin rejimlerini begendiler. Ailelerini, vatanlarini unutup, oralarda kaldilar. Nedir bu Turk'un cozulmeyen kuvveti, gucunun sebebi? Nedir bu bizim cemiyetimizin
zayifliginin, curuklugunun sebebi?"
SEBEP
Turk ve Amerikali askerlerin Cin esir kampinda gosterdigi farkli davranisin sebebini o gunleri yasayan bir Amerikali cavustan ogrendim: "Hasta ve yaralilar ilk agiz da olduler. Onlari hicbir inanci olmayanlar takip etti, keza ne gariptir ki gencler daha cabuk yok oldular.
Hicbir zaman yurda donme umidini ve Allah'a bagliligini kaybetmemis olan cavus Schlichter olenlerin ekserisinin pisipisine oldugune inaniyordu.Hicbir seye fazlasiyla inanmadan buyumus insanlar vardir. Bunlar, kiliseden, okuldan veya ebeveynlerinden bir inanc kazanmamislardir. Manevi gucleri yoktur. Dusman silahla yurda donus yolunu kesip, yasama imkânlarini ortadan
kaldirinca bunlar sikinti ve korkuyla karsi karsiya gelince kendilerine ceki duzen veremezler ve artik yasamak istemezler. Kendilerine ceki duzen verebilenler, yasamak azmini yitirmeyenler kurtulabildiler. Insanlarin yasamasi bazi inanclara baglidir. Bir kismi da sadece Cinlilerden nefret
ettikleri icin yasamaga calistilar."
Elde edilen sonuclar arasinda su konu gercekten buyuk onem tasimaktadir:
Amerikan esirlerinin % 50'si oldugu, Ingiliz esirleri arasinda olum miktari, bir zaman sonra Ingiliz hukumeti tarafindan ciddi olarak ele alinmayi gerektirecek kadar fazla oldugu halde, pek az sayida Guney Koreli yok olmustu. Turk esirlerinden ise hemen hemen hic olen yoktu.
Disiplin, davranis ve teskilatlanma noksanligi bircok Amerikalinin olumune yol acmisti. Bu maddi ve manevi soktan kurtulabilmek icin buyuk bir manevi guce sahip olmak, kendine guvendigi kadar arkadaslarina da guvenebilmek, bir onder etrafinda kenetlenebilmek gerekti. Kaya gibi duran Ingiliz cavuslar cok iyi mukavemet ettiler. Buna karsi, birlik ve beraberlik inanclari daha
zayif olan, genellikle fabrika sehirlerinden toplanmis diger askerler daha az dayandilar.
Fakat en iyi dayanan Turklerdi
Turkler, ayni genel kulture, ayni bilgilere sahip tam anlamiyla bagdasik bir gruptu. Emir komuta zinciri hicbir zaman bozulmadi. Dusmana karsi daima ayni safta kaldilar ve bu nedenle de kurtulmayi basardilar. Turkler, esir kampinda donunu cikarmadan banyo yapiyor, yaninda zuhrevi hastaliktan bahsedildigi zaman utanctan yuzu kipkirmizi oluyordu.
Komunist muhafizlarla arasi iyi olan bir onbasiyi kendilerine kidemli secen Amerikalilar gibi secim yapmamislardi. Turkler arasinda kideme hurmet devam etmekteydi. Her sabah kidemli olan vazife taksimi yapiyordu. Suyu kimin getirecegi, odunu kimin kiracagi, hastalara kimlerin bakacagi hicbir zaman problem olmuyordu. Hâlbuki Amerikali doktorlar, astsubaylar ve papazlar
hastalari yedireceklere, kendine hâkim olamayanlari yikayacaklara veya cali cirpi getireceklere cok defa yalvariyorlardi, cogunlukla da; "Sizin benden ne farkiniz var, kendin yapsana" cevabini aliyorlardi.
Muhafizlar, Turkler'in en kidemlisini, verilen emirleri yapmadigi icin cezalandirmakla bir sey kazanmiyorlardi. Zira kidemde ikinci olan, ucuncu olan ve hatta yuzuncu olan idareyi ele aliyor ve fakat tutumda hicbir degisiklik olmuyordu.
"Cinliler Turkler'in de isbirligi yapmasini istedi. Fakat Turkler isbirliginde bulunmadilar. Cunku her Turkun inanci kuvvetliydi". Sorgusu sirasinda birlik ve beraberliklerinin sebebini soran Cinliler'e bir Turk yuzbasisi su cevabi vermisti:
"Bu davranislarin koku, Turk askerinin kisladan aldigi askeri terbiyeden evvel, evinde aldigi manevi Turk aile terbiyesine dayanir. Biz disiplini anamizdan ogreniriz. Aile icerisinde uygulariz. Koylerimizdeki kahvelerde, camilerimizde bile davranislarimizin ozel bir disiplini vardir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder