3 Temmuz 2009

Bağımlılıklar

İyi ve kötü bağımlıklar vardır. Birbirini seven, sayan insanların birbirlerine bağımlı olmaları iyi olarak görülür. Bu soyut bir bağımlılıktır. Yani bedenimize bir şey vermek zorunda değiliz. Fakat hayatımızın akışı içinde zihinsel alışkanlıklarımız ve bağımlılıklarımız oluşmaktadır. İnsanın çelişki dolu tarihi ve mevcut hali burada da kendini gösteriyor. Çok uzun geçmişi olan alkollü içki kültürü ve kurutulmuş tütünün dumanını çekme kültürü alışkanlık olabilmekteyken, günümüz insanları sigaraya topyekûn cephe alıyor, alkollü içkilerin saltanatına ise dokunulmuyor! Birinci sınıf olarak niteleyebileceğimiz insan tanımı nedir!? Gidin batıya sorun! Birinci sınıf; düzenli alkol alır hiç sigara içmez! Neden alkol!? Elbette sigara alkolle tamamen aynı kefeye konulamaz. Fakat ideolojik farklılıklardan kaynaklanan çok genel çelişkileri temsil eder durumdalar. İkisinin de vücuda zararları vardır. Hem psikolojik, hem bedensel bağımlılık oluşturabilmektedirler. Alkol ise bilinci/aklı/iradeyi zayıflatarak içene ve etkileşim içinde olduğu insanlara sosyal zarar da vermektedir. İşte bu, sigaradan onu daha zararlı kılan önemli bir etkendir. Fakat az içilmesi gerektiği kültürlü ve bize göre batılı insanlar tarafından öğütlenmektedir. O halde sigara da az içilebilir! Aynı zümrenin mantığına bakarsak! O halde uyuşturucu otlar da az kullanılabilir! Bağımlılık yapmayacak kadar! Neden yasak!? Neden sigara ve alkol yasak değil!? Bağımlılık yapması görece daha zor olan uyuşturucuların gizli bir şekilde üretilip satılması çok yaygındır. O halde neden yasak! Alkol de aklı devre dışı bırakmıyor mu? Neden alkol yasak değil? İnsanları anlamak zor…

Yıllar önce müziğin uyuşturucu etkisini fark etmiştim. Beni çok etkileyen parçalara kendimi kaptırmaktan çekinmediğimi ve onları durup dinleyeceğime somut faydası olan şeyler yapabileceğimi fark edebildim. Elbette pek çok işi görürken müzik dinleyebiliyoruz. Fakat sanatı algılamak ve tadına varmak için esere odaklanmak gerekir. Yoksa hedeflenene ulaşmak zorlaşır. Siz söylemeden ben ekleyeyim: İnsanın bedenini ve zihnini dinlendirmeye ihtiyacı vardır. Değişik şeyler düşünmeli ve hissetmelidir. Yoksa bunalır!
İyi o zaman!

Alkol için ne diyebilirsiniz(sıvı uyuşturucu)!? Sigara için? Kuru uyuşturucular için?!

Müzik olmadan insan zihni rahatlayamaz mı? İnsan neden zihnini bu kadar yormaktadır!? Bağımlılık yapan maddelere kendimizi kaptırırken neden bunların sebeplerini bulup düzeltmedik!? Modern hayatın giderek artan stresine çare üretilemeyeceğini mi kabul ettik!?
O halde maddelere bağımlılık anlayışla karşılanabilir!

Neden böyle oldu?
İnsanların manevi eğitimini ve terbiyesini ailelerine ya da diğer deyişle şansa bıraktılar da ondan! Liberal anlayış defalarca çökerken, sosyal devlet politikaları da eğitim deyince hep bilimleri anladı! Hayır efendim! Eğitim her türlü olmalıdır. Manevi değerleri de kapsamalıdır. Haftada bir iki saat din eğitimiyle insanların maneviyatı tatmin edilemez. Tabi, ‘laik’ devletlerde bu bile dikkat çekiyor. O halde din eğitiminin arttırılamadığı yerde manevi eğitim başka türlü verilemez mi?

Devlet hırsızlığın ne kadar kötü olduğunu anlatamayacak kadar aciz mi!? Edebiyatı mı eksik!? İlkokul birinci sınıftan itibaren lise sona kadar devam edecek ‘evrensel ahlak’ dersi olamaz mı? İnsanın ilkel duyguları kendisine anlatılamaz mı?! Bunları hangi yollarla dizginleyebileceği anlatılamaz mı?
‘Modern Hayat’ dediğimiz şeyi korkunç bir rekabet olarak özetleyebildiğimize göre, insanların ‘hep daha çok’a yönelmek zorunda kalması stresi düzenli olarak arttırmaz mı? Bireyler arası, şirketler arası, devletlerarası rekabet!
Ahlak dersi, bu rekabet hırsını inceleyebilmelidir. Yaşamanın hedefinin diğer insanlara göre daha başarılı olmak olmadığını öğretmelidir. Yaşamın amacının ise insanların inançlarıyla ilgili olduğunu herkesin bu konuda kendi inancına göre bir açıklama yapması ve ona göre önceliklerini(ve limitlerini) belirlemesi gerektiğini aşılamalıdır.

Bu düzeye ulaşacak devlet 'ancak' modern devlet olabilir. Devletlerin ortalamasını aldığımızda geçmişin anlayışını görürüz. Yöneticilerin cesaretsizliği ve koltuk koruma politikası bunda birinci kademede etkendir.

Müziğe dönersek;
‘soyut ve masum bağımlılık’ olan ve çocukluğumuzdan beri ‘ruhun gıdası’ niyetine bize yutturulan bu uyuşturucudan kurtulmamız kolay değildir. Moralimiz kötü olmadığında bacaklarımıza veya etrafımızdan bulduğumuz bir cisme darbuka muamelesi yapmaya devam edeceğiz. Bunun sorumlusu biz değiliz! Müziğe bağımlı yetişmiş bir dünyadır… Tabi ağaçlıktan deri-kemik kalmış bazı Afrika insanlarının bu tarz bir alışkanlık kapmadıklarını düşünebiliriz. O halde yaşamakta olan insanların en az yarısını müzik bağımlısı olarak nitelendirirsek pek yanılmış olmayız.
Resim ve heykel gibi diğer sanat yapma araçlarından şöyle farklıdır; Peş peşe onlarca şarkıyı dinleyebiliyoruz. Bazılarını tekrar tekrar... Bunu yolculukta da yapabiliyoruz. Diğer araçlara göre çok daha yaygındır. Ama heykellere ve resimlere yolculuk sırasında çoğunluk olarak bakmıyoruz! Baktığımız zamanda çabuk bırakıyoruz. “Helal olsun adama! Yapmış…” deyip geçeriz… Müzikten daha çok resimlerden ve heykellerden haz aldığını söylen insanların yüzdesi ne kadardır acaba?


Oturduğunuz yerden bilincinizin sanki uçuşa geçmesi ve dünyayı dolaşması bazen de evrene açılması hissini müzikle yaşıyoruz. Bazen adrenaline sebep oluyor! Bazen dertlerimize ortak oluyor! Aynı sigara ve alkol gibi..! Eski Türk filmlerinden bir meyhane manzarası hatırlarsak: Fonda arabesk bir müzik, masada rakı, parmaklar arasında sigara..! Bu örnekte müzik, diğer iki argümanla aynı amaca hizmet ediyor! Gerçeklikten kaçış! Duygusal çöküntüye sebep olan yaşanmışlıkların zihindeki izdüşümlerini silme çabası.
Morali bozuk olduğunda, ya da zihni yorulduğunda bu üç şeye başvurur insanların çoğu… Keyifli olduklarında yine üçünden seçtikleri görülmüştür. Yapacak bir şey aradıklarında yine aynı..! Artık biri bu ‘şeytan üçgeni’ni bozabilir mi lütfen! :)


Allah’ın rahmeti üzerimize olsun…

3 yorum:

Ömer ÖZDEK dedi ki...

Helal sana emiceee. El magnifico, superb... Yazıyı okurken mest oldum vallahi. Döktürmüşsün yine. Bu yazıyı mesnet edinerek kapalı mekanlarda uyglanacak sigara yasağına karşı bir dava açacağım. Olmaz böyle şey kardeşim. Yasada yer alan bir maddeye göre; yalnızca sigara içenlere mahsus mekan açılamayacağı gibi, mekanlarda (kafe, lokanta v.s) sigara içilen bölüm de tahsis edilemeyecek. Eee, yalnızca içki içenlere mahsus mekanlar açılıyor ya. Buna ne buyrulur? Sigaranın bireye olan zararının 10 katını içkinin topluma verdiğini kim inkar edebilir? İçki lehine, sigara aleyhine ayrımcılığa son. Yasaklanacaksa ikisi de yasaklansın.

Fath Öztunçtemur dedi ki...

dayı yine çok muazzam bi makale olmuş keyifle okudum ömer velininde blogu olmasa senide göremicez:)
konuyu biraz daha dirdelemek lazım

Adsız dedi ki...

Veliamca geçmiş radyo yayınlarını tekrar istiyoruz at ftp ye dinleyek yaw. ayrıca NO SMOKING